CYBERPUNK (SİBERPUNK)
EDEBİYAT
Cyberpunk türü 1980'lerin başında ortaya çıkmıştır; "sibernetik"(İngilizce: cybernetics) ve "punk" kelimelerinin bileşimidir ve ilk olarak yazar Bruce Bethke'nin “Amazing Science Fiction Stories” dergisinin Kasım 1983 sayısında yayınlanan "Cyberpunk" adlı kısa öyküsüyle keşfedilmiştir. Daha sonra William Gibson'ın siber uzayı tanımladığına inanılan kitabı “Neuromancer” ile rafine edilmiştir. Zaman dilimi genellikle yakın gelecektir ve ortam da genellikle distopyandır. Cyberpunk'ın yaygın temaları içinde bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, özellikle İnternet (ya da siber uzay) ve şirketlerin devletlerden daha etkin olduğu demokrasi ötesi toplumsal kontrol sistemleri sayılabilir. Nihilizm, post-modernizm ve kara film teknikleri yaygın olarak kullanılır ve lider karakterler memnuniyetsiz ya da isyankâr anti-kahramanlar olabilir. Bu türün kaydadeğer yazarları William Gibson, Bruce Sterling, Alfred Bester ve Pat Cadigan'dır. James O'Ehley 1982 yapımı “Blade Runner” filmini görsel Cyberpunk türüne kesin bir örnek olarak gösterir.
Çoğunuzun sinemaları kasıp kavuran 'Matrix' filmiyle aşinası olduğunuz
Siberpunk, Bilimkurgu Ansiklopedisi (The Encyclopedia of Science and
Finctiona)’ne göre 1980’li yıllarda doğmuş ve popüler olmuş bir yazın ekolüdür.
İlk kez Bruce Bethke'in 1983 yılında yayınladığı ve Amazing Stories'de yer alan "Cyberpunk" adlı kısa hikâyesinde kullanmış olduğu terimle ortaya çıktı. Daha sonra William Gibson “Neuromancer” adlı romanı ile bildik bilimkurguya farklı bir boyut kazandırdı. Birçok önde gelen postmodern akademisyen de Cyberpunk'i yeni bir trend olarak gördü. Cyberpunk akımını diğer bilimkurgu veya edebiyat akımlarından farklı kılan önemli bir özelligi ise sadece edebiyat dünyası içerisinde kalmayıp günlük yaşama da sıçramasıdır. “Neuromancer”in yayınlanmasının ardından iki üç sene içerisinde Cyberpunk sadece bir edebi akım olmaktan çıkmış, belli kesimler tarafından benimsenen bir alt kültür, bir hareket halini almıştır. Gibson'ın kitaplarında betimlediği doğduğu günden itibaren bilgisayar ile iç içe büyüyen, bilgisayarın dilini konuşan jenerasyon daha ortaya çıkmadan bile kendilerine Cyberpunk demiş ve muhtemelen gelecekte ortaya çıkabilecek olan bu alt kültürü şimdiden benimsemişlerdir. Cyberpunk eserlerinde bilimkurgu eserlerinde olduğu gibi teknolojik ve geleceğe ait objeler veya terimler kullanılır. Ama burada kahraman bu teknoloji ile mücadele halindedir. Bilim kurgu eserlerin çoğu kahramanların teknolojiyi kullanarak karşılaştıkları problemleri nasıl çözdüğü ile ilgilidir. Aksine, Cyberpunk diyarında birey bu teknoloji ile ters düşer. Asıl problemi teknoloji oluşturur. Cyberpunk yazarları daha çok teknolojinin getirdiği olumsuzluklar ve sorunlar üzerinde durur.
İlk kez Bruce Bethke'in 1983 yılında yayınladığı ve Amazing Stories'de yer alan "Cyberpunk" adlı kısa hikâyesinde kullanmış olduğu terimle ortaya çıktı. Daha sonra William Gibson “Neuromancer” adlı romanı ile bildik bilimkurguya farklı bir boyut kazandırdı. Birçok önde gelen postmodern akademisyen de Cyberpunk'i yeni bir trend olarak gördü. Cyberpunk akımını diğer bilimkurgu veya edebiyat akımlarından farklı kılan önemli bir özelligi ise sadece edebiyat dünyası içerisinde kalmayıp günlük yaşama da sıçramasıdır. “Neuromancer”in yayınlanmasının ardından iki üç sene içerisinde Cyberpunk sadece bir edebi akım olmaktan çıkmış, belli kesimler tarafından benimsenen bir alt kültür, bir hareket halini almıştır. Gibson'ın kitaplarında betimlediği doğduğu günden itibaren bilgisayar ile iç içe büyüyen, bilgisayarın dilini konuşan jenerasyon daha ortaya çıkmadan bile kendilerine Cyberpunk demiş ve muhtemelen gelecekte ortaya çıkabilecek olan bu alt kültürü şimdiden benimsemişlerdir. Cyberpunk eserlerinde bilimkurgu eserlerinde olduğu gibi teknolojik ve geleceğe ait objeler veya terimler kullanılır. Ama burada kahraman bu teknoloji ile mücadele halindedir. Bilim kurgu eserlerin çoğu kahramanların teknolojiyi kullanarak karşılaştıkları problemleri nasıl çözdüğü ile ilgilidir. Aksine, Cyberpunk diyarında birey bu teknoloji ile ters düşer. Asıl problemi teknoloji oluşturur. Cyberpunk yazarları daha çok teknolojinin getirdiği olumsuzluklar ve sorunlar üzerinde durur.
Cyberpunk "yüksek teknoloji ve düşük kalitede yaşam" kavramlarına
dikkat çekerek ünlenmiş bir bilim kurgu türüdür. Cyberpunk isminin orjinali
gelişmiş pazarlama isminden gelmektedir ve Bruce Bethke, 1980'de yazdığı kısa
hikâyeye adını vermiştir, ancak tutulmasını hikâyenin basılmasından önce editör
Gardner Dozois tarafından sağlanmıştır. Bilgi teknolojisi ve sibernetik gibi
bilimlere değinilir; sosyal hayatta çöküntünün kabulü ya da radikal
değişiklikler ile birleştirilir.
Lawrence Person' a göre Cyberpunk karakterlerinin ortak özellikleri şöyledir:
Lawrence Person' a göre Cyberpunk karakterlerinin ortak özellikleri şöyledir:
"Klasik Cyberpunk karakterleri; genel distopik geleceklerde toplumdan
uzakta, günlük yaşamın hızlı teknolojik gelişmelerle sıkıştırıldığı,
bilgisayarla işlenmiş bilgilerin her yerde bulunan ve insan bedenin
değişikliğine saldıran veri alanları olduğu yerlerde yaşayan; farklılaştırılmış
ve yabancılaştırılmış karakterlerdir."
Genelde Cyberpunk hikâyelerinin konusunun merkezi hackerlar, yapay zekalar
ve mega şirketler arasındaki anlaşmazlık ve gerilimlerdir. Onlar Isaac
Asimov'un “Foundation” ya da Frank Herbert'in “Dune”i gibi romanların içinde
uzak gelecek takım ve manzaraları yakın bir gelecek içine yerleştirmeye
yönelirler. Bu takımlar genellikle endüstriyel distopyalardır, fakat
yaratıcıları sıra dışı kültürel tahriki ve teknoloji kullanımını asla tahmin
etmemişlerdir.( Sokaklar kendi amacı için kullanabileceklerini bulur.)
Çoğu eserin atmosferi filmlerin karamsarlığından esinlenir ve genelde bu tarzda yazılan kitaplar polisiye tekniklerini kullanır.
Cyberpunk'ın başlıca yorumcuları William Gibson, Bruce Sterling, Pat Cadigan, Rudy Rucker ve John Shirley'dir.
İlk zamanlar ve 1980'lerin ortaları boyunca, Cyberpunk'ın postmodernist araştırmaları akedemik çevrede modaya uygun bir konu haline geldi. Aynı zaman içerisinde Hollywood'u da etkiledi ve sinemanın bilim kurgu biçimlerinden biri haline geldi. “Blade Runner”, “Matrix Trilogy” ya da son zamanlardaki P. K. Dick'in “A Scanner Darkly” uyarlaması gibi çoğu etkileyici film, Cyberpunk biçimi ve temasının göze çarpan örnekleri olarak görülebilir. Bilgisayar oyunları, board game ve role- playing games ( Shadowrun ya da Cyberpunk 2020 gibi) genelde Cyberpunk yazılarınca ve filmlerince belirlenmiş hikâye şekillerine sahiptir. 1980'lerin başlarında modada ve müzikte bazı eğilimler de Cyberpunk olarak etiketlendirildi.
Yazarların engin çeşitlilik olarak çalışmaya başladığı Cyberpunk konseptleri, bilim kurgunun yeni altbaşlığı olarak göründü. Kendi arasında bir takım bölümleri, etkilerine teknolojiye ve sosyal efektlerine farklı yollarla dikkat çekmeye çabaladılar. Örnek olarak Tim Powers, K.W. Jeter ve James Blaylock öncülüğünde Steampunk (endüstri çağında Cyberpunk teması) ve biopunk (Paul Di Filippo'nun yazdığı tam ağırlıklı olmayan Ribofunk’ı da içeren bioteknolojinin Cyberpunk temasını domine etmesi ) alt ekoller ortaya çıktı. Bazı eleştirmenler ise, Neal Stephenson'un “The Diamond Age” gibi ve benzeri diğer çalışmaların da Postcyberpunk olduğu görüşünü savundular.
Cyberpunk yazarları bir elektronik toplumun gizli nihilistlik yanını açıklamak için hard-boiled dedektif romanlarını, kara filmleri ve postmodernist düzyazıları kullanmaya eğilimlidirler. 1940’larda ve 50’lerde genellikle bu tarzın telaşlı geleceği, geleceğin ütopik vizyonu olarak değerlendiriliyordu. (Gibson, Cyberpunk'ın antipatik eğilimini, 1981’de yazdığı kısa hikâyesi “The Gernsback Continium”da tanımlamıştır.)
Aksiyon yeri internet ve siber uzay olan bazı Cyberpunk yazılarında güncel ya da sanal gerçeklilik arasındaki sınır bulanıklaştırılır. Bu tür çalışmalardaki tipik mecaz, insan beyni ile bilgisayar sistemlerin arasında direk bağlantı kurmaktır. Cyberpunk karanlık, uğursuz yerler ile birleşmiş, hayatın her bir parçasına hükmeden bilgisayarlarların olduğu bir dünyayı gösterir. Aksiyon sahnelerinin çoğunu sanal âlemlerde ve siberuzayda geçiren çoğu "Cyberpunk" yazıları, gerçeklik ile sanallık arasındaki sınırı bulanıklaştırır. İnsan beyni ile bilgisayar sistemleri arasında bağ kurmak gibi işler, bunun tipik mecazıdır. "Cyberpunk" dünyayı hayatın her bakış açısını ele geçiren şebekeleşmiş bilgisayarlar ile karanlık ve kötü olarak tanımlar. Dev gibi, çok uluslu şirketler ekonomik, politikanın merkezi olan hükümeti değiştirme gücü ve hatta askeri güç olarak büyük haklara sahiptirler. Her ne kadar geleneksel bilim kurguda totaliter sistemler sterilize, düzenli ve toplumcu olsa da dışlanmış yabancıların totaliter ve yarıtotaliter sisteme karşı verdikleri savaş, bilim kurgunun ve özellikle "Cyberpunk"ın yaygın temasıdır (Nineteen Eigthy-Four, 1984).
BAŞ KAHRAMANLAR
Çoğu eserin atmosferi filmlerin karamsarlığından esinlenir ve genelde bu tarzda yazılan kitaplar polisiye tekniklerini kullanır.
Cyberpunk'ın başlıca yorumcuları William Gibson, Bruce Sterling, Pat Cadigan, Rudy Rucker ve John Shirley'dir.
İlk zamanlar ve 1980'lerin ortaları boyunca, Cyberpunk'ın postmodernist araştırmaları akedemik çevrede modaya uygun bir konu haline geldi. Aynı zaman içerisinde Hollywood'u da etkiledi ve sinemanın bilim kurgu biçimlerinden biri haline geldi. “Blade Runner”, “Matrix Trilogy” ya da son zamanlardaki P. K. Dick'in “A Scanner Darkly” uyarlaması gibi çoğu etkileyici film, Cyberpunk biçimi ve temasının göze çarpan örnekleri olarak görülebilir. Bilgisayar oyunları, board game ve role- playing games ( Shadowrun ya da Cyberpunk 2020 gibi) genelde Cyberpunk yazılarınca ve filmlerince belirlenmiş hikâye şekillerine sahiptir. 1980'lerin başlarında modada ve müzikte bazı eğilimler de Cyberpunk olarak etiketlendirildi.
Yazarların engin çeşitlilik olarak çalışmaya başladığı Cyberpunk konseptleri, bilim kurgunun yeni altbaşlığı olarak göründü. Kendi arasında bir takım bölümleri, etkilerine teknolojiye ve sosyal efektlerine farklı yollarla dikkat çekmeye çabaladılar. Örnek olarak Tim Powers, K.W. Jeter ve James Blaylock öncülüğünde Steampunk (endüstri çağında Cyberpunk teması) ve biopunk (Paul Di Filippo'nun yazdığı tam ağırlıklı olmayan Ribofunk’ı da içeren bioteknolojinin Cyberpunk temasını domine etmesi ) alt ekoller ortaya çıktı. Bazı eleştirmenler ise, Neal Stephenson'un “The Diamond Age” gibi ve benzeri diğer çalışmaların da Postcyberpunk olduğu görüşünü savundular.
Cyberpunk yazarları bir elektronik toplumun gizli nihilistlik yanını açıklamak için hard-boiled dedektif romanlarını, kara filmleri ve postmodernist düzyazıları kullanmaya eğilimlidirler. 1940’larda ve 50’lerde genellikle bu tarzın telaşlı geleceği, geleceğin ütopik vizyonu olarak değerlendiriliyordu. (Gibson, Cyberpunk'ın antipatik eğilimini, 1981’de yazdığı kısa hikâyesi “The Gernsback Continium”da tanımlamıştır.)
Aksiyon yeri internet ve siber uzay olan bazı Cyberpunk yazılarında güncel ya da sanal gerçeklilik arasındaki sınır bulanıklaştırılır. Bu tür çalışmalardaki tipik mecaz, insan beyni ile bilgisayar sistemlerin arasında direk bağlantı kurmaktır. Cyberpunk karanlık, uğursuz yerler ile birleşmiş, hayatın her bir parçasına hükmeden bilgisayarlarların olduğu bir dünyayı gösterir. Aksiyon sahnelerinin çoğunu sanal âlemlerde ve siberuzayda geçiren çoğu "Cyberpunk" yazıları, gerçeklik ile sanallık arasındaki sınırı bulanıklaştırır. İnsan beyni ile bilgisayar sistemleri arasında bağ kurmak gibi işler, bunun tipik mecazıdır. "Cyberpunk" dünyayı hayatın her bakış açısını ele geçiren şebekeleşmiş bilgisayarlar ile karanlık ve kötü olarak tanımlar. Dev gibi, çok uluslu şirketler ekonomik, politikanın merkezi olan hükümeti değiştirme gücü ve hatta askeri güç olarak büyük haklara sahiptirler. Her ne kadar geleneksel bilim kurguda totaliter sistemler sterilize, düzenli ve toplumcu olsa da dışlanmış yabancıların totaliter ve yarıtotaliter sisteme karşı verdikleri savaş, bilim kurgunun ve özellikle "Cyberpunk"ın yaygın temasıdır (Nineteen Eigthy-Four, 1984).
BAŞ KAHRAMANLAR
Cyberpunk yazılarının başkahramanları genellikle Robin Hood, Zorro gibi adaletsizliklerle savaş düşüncesinde sabitlenmiş bilgisayar korsanlarını içerir. Onlar genelde mahrum edildikleri, insanların yerleştirildiği statülerden, parlak bilim adamlığı ve uzay mekiği kaptanlığından ziyade, avans ve macera ararlar ve her zaman doğru kahraman değillerdir; Clint Eastwood'un "Man with No Name" filmindeki karakter bu ahlaki bulanıklığa uygun bir örnek olabilir. Cyberpunk tarzının prototip karakterlerinden biri de Gibson'un “Neuromancer”ından Case’tir. Case bir "konsol kovboyu", örgütlenmiş suçlu ortağına ihanet eden parlak bir bilgisayar korsanıdır. İntikamcı ortağı tarafından, yeteneğinin kalıcı bir hasar ile çalınmasının acısını çeker. Case ansızın uzman medikal dikkat ile iyileşme imkânı bulur, ama tek koşul yeni bir tayfa ile başka bir suçlu girişime katılmasıdır.
Case gibi birçok "Cyberpunk" başkahramanı, seçime zorlanmış, manipüle edilmiş, az şeye ya da hiçbir şeye sahip olmadıkları bir yere yerleştirilmiş ve bu tarz şeyleri gördüğü halde gerekli bir şey yapamamış kişilerdir. Bu anti kahraman suçlular, yabancılar, hayalperestler, muhalifler ve uygunsuzlar; Homeric Epic'in ya da Alexandre Duma-pére'nin romanlarının başkahramanları gibi Campbellian "hero's journey" i denemezler. Onun yerine, en hileli durumları çözebilen ama asla bir ödül bile almayan, dedektif romanlarının özel gözünü düşünmeye çalışırlar. Uygunsuzluğun ve hoşnutsuzluğun (Thomas Pynchon a göre "preterite") üzerindeki vurgu, Cyberpunk'ın parçası olan 'punk'tır.
TOPLUM DEVLETİ VE YÖNETİM
Cyberpunk edebiyatı, şimdiki zamanın endişeleri ve şirketlerin başarısızlığı ve yönetim biçimlerindeki bozulmaları, ruh hastalığını, yabancılaşmayı ve teknoloji nezaretini anlatmak için genelde mecazi bir anlatımı seçer. Cyberpunk, okuyucuları rahatsız etmeye ve onları aksiyona çağırmaya niyet edebilir. Bu genellikle isyanın hissini ifade eder ve bilim kurguda bir çeşit kültür devrimi olarak önerilir. Yazar ve eleştirmen David Brin'in cümlelerinde bu şöyle ifade edilir:
"...yakın bir bakışta (Cyberpunk yazarları) hükümetlerin zayıf ve
dokunaklı hale geldiği yakın geleceğin toplumunun resmini hemen hemen her zaman
çizebilirler. Gibson, Williams, Cadigan ve diğerlerinin yazdığı popüler bilim
kurgu hikâyeleri geleceğin gücünün Orwellsal birikimini tarif ederler, ama
yakın gelecek her zaman zengin ve ortaklaşmış şirketlerin ketum elleri
tarafından kavranırlar."
Cyberpunk hikâyeleri aynı zamanda internetin gelişiminin kestirimlerini
hayali olarak görmüştür. Sanal dünya şu anda bilinen adıyla internet; Siberuzay,
The Wired, The Metaverse ya da Matrix gibi farklı isimlerle de görülebiliyor.
Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken bir nokta, evrensel iletişim ağının ilk
tanımları, World Wide Web ünlü olmadan önce gelmiş, klasik bilim kurgu
yazarlarından Arthur C. Clarke ve sosyal yorumculardan James Burke gibiler
sayesinde gelişmiş ve bugünkü formunu almıştır.
A.I.'nin mümkünlüğü hakkında sorulan ilginç sorular tanınmış olup, Cyberpunk yazılarında atlama tahtası olarak kullanılmıştırr. Dixie Flatline (Neuromancer) ve Franklin Collective (Accelerando) gibi insan zihnini yükleme işinde, Wintermute (Neuromancer) ya da bu tarifte uyan, kendi zekaları ve yarı farkındalıkları olan A.I.’ler, en az gerçekten yaratılan yapay zekalar kadar iyidirler.
BU TÜRDE VERİLMİŞ ESERLER
A.I.'nin mümkünlüğü hakkında sorulan ilginç sorular tanınmış olup, Cyberpunk yazılarında atlama tahtası olarak kullanılmıştırr. Dixie Flatline (Neuromancer) ve Franklin Collective (Accelerando) gibi insan zihnini yükleme işinde, Wintermute (Neuromancer) ya da bu tarifte uyan, kendi zekaları ve yarı farkındalıkları olan A.I.’ler, en az gerçekten yaratılan yapay zekalar kadar iyidirler.
BU TÜRDE VERİLMİŞ ESERLER
Fahrenheit 451 – Ray Bradbury
1984 – George Orwell
Alien – John Gilbert
Işık Tanrısı (Lord of Light) – Roger Zelazny
Alien Speedaway – Roger Zelazny
The Annals of the Heechee – Fredric Pohl
Otomatik Portakal (A Clockwork Orange) – Anthony Burgess
Company Man – Joe Clifford Faust
Computer Lib,Dream Machines – Ted Nelson
Burning Chrome – William Gibson
Matrix Avcısı (Neuromancer) – William Gibson
Mona Lisa Overdrive – William Gibson
Sıfır Noktası (Count Zero) – William Gibson
Idoru – William Gibson
Johnny Mnemonic – William Gibson
Cat’s Paw – Joan Vinge
Androidler Elektrikli Koyun Düşlerler mi? (Do Androids Have of Electric
Sheep) /Blade Runner – Philip Kindred Dick
Ender’in Oyunu – Orson Scott Card (Ender’s Game)
Gravity’s Rainbow – Thomas Pynchon
Schismatrix – Bruce Sterling
Mirrorshades – Bruce Sterling
The Artifical Kid – Bruce Sterling
Island in The Net – Bruce Sterling
Şokdalgası Süvarisi (Shockwave Rider) – John Brunner
Stands on Zanzibar – John Brunner
Victim Prime – Robert Sheckley
The Tenth Victim – Robert Sheckley
Hunter/Victim – Robert Sheckley
Cuma – Robert Heinlein (Friday)
Sleepwalker’s World – Gordon Dickson
The Cybernetic World – V.L. Parsegian
The Ophiuchi Hotline – John Varley
Yıkıma Giden Adam (Demolished Man) – Alfred Bester
Kaplan! Kaplan! (Tiger! Tiger!) – Alfred Bester
The Iron Dream – Norman Spinrad
Little Heroes – Norman Spinrad
Otherland: City of Golden Shadow – Tad Williams
Otherland: River of Blue Fire – Tad Williams
Otherland: Mountain of Black Glass – Tad Williams
Otherland: Sea of Silver Light – Tad Williams
Çizgi Romanlar
Red
Akira (Manga)
Outlanders
V for Vendetta
Those Annoying Post Brothers
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder